11 Mayıs 2010 Salı

Almanya'da Genetiği değiştirilmiş patateslere izin

Almanya da sanayide kullanılmak üzere üretimine izin verilen genetiği değiştirilmiş patatesler tartışmalara neden oluyor. Çevreciler, bu patateslerin gıda alanında da kullanılmasına izin verilmesinden endişeli.

Almanya'da genetiği değiştirilmiş ilk patatesler geçtiğimiz haftalarda polis koruması altında ekildi. Alman kimya firması BASF'ın ürettiği "Amflora" isimli yüksek oranda nişasta içeren genetiği değiştirilmiş patatesler öncelikle sadece Meklenburg-Vorpommern eyaletindeki 20 hektarlık bir alanda yetiştirilecek.

Şimdilik sadece kağıt ve inşaat malzemesi üretiminde kullanılması kaydıyla üretmine izin verilen Amflora'nın gıda olarak da kullanılabileceği endişesi Almanya'da büyük tartışmalara neden oluyor.

Sanayide kullanılacak

Almanya kimya firması BASF'ın ürettiği genetiği değiştirilmiş patates Amflora’nın bulundurduğu yüksek miktardaki amilopektin maddesinin özellikle kağıt endüstrisinde kullanılması amaçlanıyor. Nişastanın iki bileşeninden biri olan amilopektin, örneğin reklam broşürlerinin basıldığı kuşe kâğıt üretiminde kullanılıyor.

Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: Almanya'nın Gıda, Tarım ve Tüketiciyi Koruma Bakanı Ilse Aigner

Ancak Almanya’da her ne kadar genetiği değiştirilmiş patateslerin sadece sanayide kullanılmasına izin verilmiş olsa da, çevre ve tüketiciyi koruma örgütleri verilen izni yenilerinin takip edeceği ve yetiştirilen bu patateslerin bir şekilde dönüp dolaşıp sofraya gelebileceği endişesini taşıyor.


Çevrecilere göre, skandal


Kısa adı BUND olan Almanya Çevre ve Doğa Koruma Birliği'nden Burkhard Roloff, henüz bu tip bitkilerin yetiştirilmeyle ilgili net kuralların belirlenmemiş olmasına rağmen Almanya'da genetiği değiştirilmiş patates yetiştirilmesine izin verilmesini tam bir skandal olarak değerlendiriyor.


Alman kimya firması BASF'ın sözcüsü Susanne Benner'e göreyse tüm endişeler yersiz. Benner, "Bu gen teknolojisi alanında yapılan çalışmalar kapsamında değiştirilmiş bir ürün. Bu çalışmalar gerek insan ve hayvan, gerekse çevre için güvenlik kontrollerini de içeriyor. Bunca yılın ardından bugün ticari amaçla üretime izin verilmesi bizim için çok olumlu bir mesaj" diyor.

BASF firması Amflora'nın üretimine izin verilmesi için 14 yıldan bu yana mücadele ediyordu. Avrupa Birliği ve Almanya Gıda, Tarım ve Tüketiciyi Koruma Bakanı Ilse Aigner, ilk etapta Almanya'nın kuzeydoğusunda bulunan Bütow'daki 20 hektarlık bir alan üzerinde genetiği değiştirilmiş patates üretimi için yeşil ışık yaktı. Bunu Çek Cumhuriyeti'nde 80 hektar, İsveç'te ise 150 hektarlık alanlarda yapılacak Amflora üretimi takip edecek.

Sağlık açısından riskli

AB, yüzde 0,9 oranına kadar genetiği değiştirilmiş patates ve diğer gıdaların üretilmesine izin veriyor. Ancak Alman tüketicilerin büyük çoğunluğu Amflora kullanılmasına kesinlikle karşı. Çevre örgütü Greenpeace'in düzenlediği bir ankete göre, yine birçok fast-food firması ile patates cipsi üreticisi de genetiği değiştirilmiş patates kullanımına karşı. Gen teknolojisi uzmanı Alexander Hissting 10 firmadan 8’inin ne şimdi ne de gelecekte bu patatesleri ürünlerinde kullanmayacaklarını belirttiklerini kaydediyor.


Greenpeace'e göre bu tepkinin en önemli nedeni, genetiğiyle oynanan bitkilerin sahip oldukları bir genin antibiyotiklere karşı direnç göstermesi ve antibiyotiklerin halen birçok hastalığın tedavisinde hayati rol oynaması.


Ayrıca Greenpeace, normal patateste de yoğun miktarda amilopektin maddesi bulunduğuna dikkat çekiyor. Greenpeace'ın tarım uzmanlarından Martin Hofstetter'e göre asıl amaç dünya çapında genetiği değiştirilmiş ürünlerden oluşan bir pazar oluşturmak.


Hofstetter, "BASF firmasının dileği gerçekleşti. Genetiği değiştirilmiş patatesler tarlalarda yerini aldı. Bu gen teknolojisi için Almanya'da bir anlamda kapıların açıldığı anlamına geliyor" diyor.

Başka firmalar da izin bekliyor


BASF'a izin çıkması diğer firmaların da yolunu açtı. Yıl sonuna kadar iki firma daha genetiği değiştirilmiş patates üretimine başlamak için izin talebinde bulunmayı kararlaştırıyor. Bunlardan biri bu patatesleri cips üretiminde kullanmayı hedefleyen Fortuna firması.

Çevreyi Kirletmek = Soykırım

İngilterede çevrenin büyük ölçüde zarar görmesine neden olan olayların soykırım ile eşit muamele görmesi yönünde bir kampanya başlatıldı.

Kampanyada Birleşmiş Milletler'in ekolojik yıkımları, barış karşısında işlenmiş ilk beş suç listesi içine alması isteniyor. Bu sayede ekolojik suçlar da Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanabilecek.

Kampanyayı hukuk konusunda bir dahi olarak kabul edilen İngiliz Polly Higgins yürütüyor. Kampanya ile, maden, kimyevi madde sektörü, tarım ve fosil yakıtlar gibi büyük endüstriler üzerinde etkili olunması hedefleniyor.


Kampanyanın yürütücüleri ekolojik suçlar arasında iklim değişikliğinin olmadığını iddia eden "iklim inkarcıları"nın da girmesini istiyorlar.

Hububat Üretimi Alarm Veriyor

Uluslararası Hububat Konseyinin (IGC) raporuna göre, 399 milyon ton stokla girilecek gelecek sezonda, küresel hububat üretiminin, tüketimi karşılayamayacağı bildirildi. Dünya hububat tüketiminin 23 milyon ton artışla 1 milyar 769 milyon tona yükselmesi bekleniyor.

IGC'nin dünya hububat üretim ve tüketimine ilişkin hazırladığı rapordan aldığı bilgiye göre, Temmuz 2009/Haziran 2010 sezonunda 1 milyar 780 milyon ton düzeyinde gerçekleştiği belirtilen dünya buğday üretiminin, gelecek dönemde (Temmuz 2010/Haziran 2011) 18 milyon ton azalarak, 1 milyar 762 milyon tona düşeceği öngörülüyor.

Dünyadaki ekim alanlarının bir miktar azalmasının beklendiği gelecek sezonda, dünya buğday tüketiminin ise 23 milyon ton artışla 1 milyar 769 milyon tona çıkacağı tahmin ediliyor. Konsey, ilk belirtilerin 2010-2011'de dünya hububat tüketiminin, üretimi aşabileceğini gösterdiğini, bununla birlikte, çok yüksek dönem başı stoklarıyla arzın yeterliliğini sürdüreceğini belirtiyor.


IGC, yavaşlayan nüfus artışı ve diyet değişiklikleri nedeniyle gıda olarak kullanımdaki yükselmenin nispi olarak az olabileceğini ancak yem olarak kullanımın, iyileşen küresel ekonomik büyüme et tüketimini teşvik ettiğinden artacağına dikkati çekiyor. Endüstriyel kullanımdaki (çoğunlukla etil alkol için) artışın ise geçen seneden yavaş olması bekleniyor.

İthalatçı ülkelerdeki artan yem talebinin, daha fazla hububat ticaretini sağlayacağı öngörülüyor. Bu çerçevede 2010/2011 sezonunda, küresel hububat ticaretinin, geçen yılın 2 milyon ton üstünde, 232 milyon ton düzeyinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Üretimin tüketimi karşılayamayacağı gelecek sezon stoklarda gerileme olması bekleniyor. 399 milyon tonla girilen önümüzdeki dönem stoklarının, 8 milyon ton azalarak 391 milyon tona düşeceği öngörülüyor. Dünya hububat stoklarındaki azalmanın ABD ve Çin'de olacağı belirtiliyor.

Beş başlıca ihracatçı ülkenin (AB, ABD, Arjantin, Avustralya, Kanada) 2009/2010 sezonunda 141 milyon ton olarak gerçekleşeceği öngörülen dönem sonu hububat stoklarının ise 2010/2011 dönemi sonunda, 4 milyon ton azalarak, 137 milyon tona gerilemesi bekleniyor.

Sulama Suyunun Tekrar Kullanımı Çalıştayı

Atık suyun sulama için tekrar kullanımıyla ilgili Sulama İçin Suyun Tekrar Kullanımı Çalıştayı dün (10.02.2010) yapıldı.

Çalıştaya, devlet, belediye ve üniversite yetkililerinin yanı sıra Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Nazım Ergene ile AB Destek Ofisi Proje Koordinatörü Alessandra Viezzer de katılarak birer konuşma yaptı.

AB’nin Kıbrıslı Türklere yönelik “Mali Yardım Kırsal Kalkınma Programı” altında yürütülmekte olan 7 projeden biri olan “Bitkisel Üretim Projesi” çerçevesinde organize edilen çalıştay, “Su kullanımı ve su kalitesi”, “Kurumsal kurulum” ve “Tarifeler ve maliyet kurtarma” başlıklı 3 oturumda yapılacak.


Akdeniz’in kuraklığa yatkın sahil bölgelerinde suyun yeniden kullanımının genel olarak ele alınacağı çalıştayda, ayrıca Malta ve İsrail’deki geri dönüşümlü suyla sulama tecrübeleri, iyileştirilmiş suyun tarımsal değeri ve zeytin üretiminde kullanımı tartışılacak.


Bitkisel Üretim Projesi, Kuzey Kıbrıs’taki bitkisel üretime dönük çalışmalar yapmak, teknik alt yapıya destek vermek ve konuyla ilgili eğitim proje ve araştırmalarda bulunmayı amaçlıyor.


ERGENE


Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Nazım Ergene, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, kurak bir iklime sahip olan Kıbrıs’ta suyun önemine işaret ederek, çalıştayın ülkeye yararlı olmasını temenni etti.


Ergene, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin suya olan ihtiyacın arttığına dikkat çekerek, dünyada su kaynaklarının azalması ve kirlenmesi göz önünde bulundurulduğunda, akarsu ve yer altı kaynakları açısından zayıf olan Kıbrıs’ta suyun bilinçli kullanımı ve arıtılarak yeniden değerlendirilmesinin önemine vurgu yaptı.


Ülkede deniz suyunun arıtılarak kullanıldığını, bunun da su ihtiyacına büyük bir ölçüde katkı sağladığını söyleyen Ergene, Türkiye’den borularla gelecek olan suyun Kıbrıs’a akmasıyla büyük bir rahatlama olacağına inanç belirtti.


Nazım Ergene, bu projenin yanı sıra atık suların yeniden kullanımı için Lefkoşa, Güzelyurt ve Gazimağusa’da oluşturulacak arıtma santrallerinden arıtılacak olan suyun tarımsal ve yeşil alanlarda kullanılacağını belirterek, atık suyun çoğu ülkede kullanıldığını ve su ihtiyacına büyük bir katkı sağladığını kaydetti.


VİEZZER


AB Destek Ofisi Proje Koordinatörü Alessandra Viezzer de, atık suyun geri kullanımıyla ilgili düzenlenen çalıştaya gösterilen ilgi ve katılımdan mutluluk duyduğunu belirterek, bu yıl 60. kuruluş yıldönümünü kutlayan AB’de suyun kullanımı konusunda uzmanların yaptığı çalışmaların Kıbrıs’a da aktarılacağını ve bugünkü çalıştayda uzmanların bilgilerini paylaşacağını söyledi.

Viezzer, Güzelyurt, Lefkoşa ve Gazimağusa’ya kurulacak olan 3 arıtma tesisinin su ihtiyacına katkı amacıyla yılda 13 milyar litre su arıtmasının hedeflendiğini ifade ederek, bunun Kıbrıs için önemli bir kazanım olacağına vurgu yaptı.

Atık suların tekrardan tarımsal alanlarda kullanılmasının önemli olduğunu dile getiren Viezzer, çalıştayda ortaya çıkacak sonuçların sürdürülebilir olmasını temenni etti.


BMden hayati uyarı

BM tarafından yayınlanan bir raporda, devletlerin hemen harekete geçmemeleri halinde, biyolojik çeşitliliği sağlayan ekolojik sistemlerin çökme riskiyle karşı karşıya olduğu bildirildi.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, BM'de açıklanan raporun önsözünde, sağlıklı bir gezegen ve insanoğlunun sürdürülebilir geleceği için yeni bir biyolojik çeşitlilik vizyonuna ihtiyaç olduğunu belirtti.

Ban, biyolojik çeşitlilik kaybının kökenindeki nedenlerle mücadele etmek için tüm karar alma mekanizmalarında ve ekonomik sektörlerde biyolojik çeşitliliğin korunmasına özel öncelik verilmesi gerektiğini kaydetti.

Bilimsel verilere dayanan raporda, dünya liderlerinin küresel, ulusal ve yerel düzeyde biyolojik çeşitlilik kaybı oranını düşürmeye yönelik verdikleri sözleri tutmadıkları belirtildi.


Dünyada hayvan ve bitki çeşitlerinin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğu ifade edilen raporda, özellikle kurbağa ve diğer amfibilerin (hem karada hem de suda yaşayanlar) yok olma riskindeki grubun başında geldiği, mercan kayalarının en hızlı yok olan tür olduğu ve tüm bitki türlerinin neredeyse dörtte birinin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğu bildirildi. Raporda ayrıca Amazon yağmur ormanlarının ve tatlı su göllerinin hızla azaldığından da bahsedildi.

Rapor, tüm bu olumsuz gelişmelerin nedenleri arasında "çevre kirliliğinin, iklim değişikliğinin, kuraklığın, ormanların yok oluşunun, ruhsatsız ve fazla avlanmanın ve yangınların" geldiğini vurguladı.

Rapor eylül ayında, 192 üyeli BM Genel Kurulunun üst düzey toplantıları sırasında ele alınacak.

BM, 2010 yılını "Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Yılı" olarak kabul etmişti.

9 Mayıs 2010 Pazar

Tarım Bakanlığının Et İthalatı ile ilgili Basın Açıklaması

Basın Açıklaması

Bilindiği gibi daha önce Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğümüz tarafından düzenlenen canlı hayvan ithalatı ihalesi, rekabet şartları oluşmadığı için iptal edilmişti.

Piyasa düzenleme görevini yerine getirme çalışmalarını sürdüren EBK Genel Müdürlüğü, şimdi yeniden ihaleye çıkıyor. 20 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleştirilecek ihale ile ilk etapta 8.000 ton canlı kasaplık sığır alımı yapılacak.
İhale; ABD (Teksas, Alabama ve Washington eyaletleri hariç), Brezilya (Parana bölgesi hariç), Uruguay, Arjantin (Corrientes ve Misiones bölgeleri hariç), İzlanda, Norveç, Estonya, Litvanya, Letonya ve Macaristan bölgelerindeki sığırların alımına açık olacak.
Angus, Hereford, Simmental, Charolais, Limousin ve Brown Swiss ırkından belirlenecek sığırların yaşlarının 14 ay ile 24 ay arasında değişmesi öngörülürken, ağırlıklarının ise 450 kg ile 700 kg arasında bulunması şartı aranacak.
Sağlık muayenesi ve kontrolden geçirilmeyen hiçbir hayvan ithalat için kabul edilmezken, sığırların antibiyotik ve hormonlardan ari olduğunu gösterir belgelerinin bulunması da istenecek.
İhale ile İstanbul’a 2.000 ton, Ankara’ya 1.500 ton, Sakarya’ya 2.500 ton ve Adana’ya da 2.000 ton olmak üzere toplam 8.000 ton canlı kasaplık sığır alımı gerçekleştirilecek.
7 Mayıs 2010 tarihinden itibaren Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü internet sitelerinde yayınlanan ihale şartnamesi ayrıca İngilizce olarak da hazırlandı.
İhale şartnamelerine www.ebk.gov.tr adresinden ulaşılabilmektedir.
Kamuoyunun bilgisine sunulur.